ÖNSÖZ
Bilgi çağı olarak nitelendirilen 21. Yüzyılda eğitim, değişimin ve dönüşümün
en temel aktörü haline gelmiştir. Bugün uluslararası toplumda, ilköğretim
eğitiminin yetersiz kaldığı ve tüm nüfusun en azından lise düzeyinde eğitim
alması gerektiği yaygın olarak kabul edilmiştir. 1970’li yıllardan itibaren ise
OECD ülkelerinde lise eğitiminin çağ nüfusunun tamamına yaygınlaştırılması ve
üniversite öncesi eğitimin süresini uzatarak, genç nüfusun mümkün olduğunca
daha uzun süre eğitim alması yönünde politikalar oluşturulmuştur.
Yine dünya genelindeki uygulamalara bakıldığında; temel eğitim sürecini tek
bir aşamada düzenlemek yerine, öğrencilerin yaş grupları ve fiziksel özellikleri
temelinde bir kademelendirmenin tercih edildiği görülmektedir.
Bu kapsamda öğrencilerin yaş grupları ve bireysel farklılıklarını dikkate
almayan sekiz yıllık kesintisiz eğitimle ülkemizin en önemli zenginliği olan
genç nüfusu bilgi toplumunun gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatmanın
mümkün olmadığından hareketle eğitim sistemimizde yeni bir yapılanmaya
gidilmiştir.