Sitemizi Facebook'ta Beğenmek İster misiniz?

26 Temmuz 2011 Salı

Yangından Korunma Haftası (İtfaiyecilik Haftası) 25 Eylül - 1 Ekim


yangın haftası, yangından korunma haftası şiirleri, yangından korunma haftası etkinlikleri, güzel sözler, yangından korunma yolları, dikkat edilmesi gerekenler, yangından korunma önlemleri
Ateş ve ısı, insan hayatı için önemli bir ihtiyaçtır. Ateş kontrol altında kullanıldığında insanlara yardımcı olurken, kontrolden çıktığında çok büyük zarar verebilmektedir. İşte ateşin kontrolden çıkıp gittikçe büyümesine yangın denir. Yangın en tehlikeli felakettir. Önüne çıkanı yakar, kül eder. Siler, süpürür, ortadan kaldırır. Tedbirsizlik ve dikkatsizlik yüzünden çıkan yangınlar, büyük zararlar doğurur. En küçük kıvılcımdan, korkunç yangınlar çıkar. Küçük bir odada çıkan yangın, önce eve yayılır, sonra komşu evlere, mahalleye ve kısa bir süre içinde de koskoca bir şehre yayılır. Kısa bir anda yüzlerce bina yanar, kül olur. Eşyalar, insanlar, hayvanlar yanar, yok olur. Büyük maddi - manevi zararlar meydana gelir. Hele orman yangınları daha çoktur. Ülkemizin milli serveti olan ormanlar yok olur. 

Yurdumuzda her 25 Eylül'ü izleyen hafta  Yangın Haftası olarak değerlendirilir. Hafta süresince çeşitli yayın organları ile halka, okullarda öğrencilere yangının zararları anlatılır. Öğrencilerin, bu konuda daha dikkatli olmaları istenir. Korunma yolları ve alınması gereken önlemler belirtilir. Yangından korunma yolları öğretilir. Herkese yangın hakkında bilgi verilir.


            Yurdumuzda itfaiye örgütü kurulmadan önce Davud isimli biri Fransa'da gördüğü Didon denilen yangın tulumbasından esinlenerek, ilk yangın söndürme aracını yaptı. Tulumbayı taşıyan, yangını söndüren kişilere Tulumbacı denirdi. Her mahallenin tulumbacıları ayrı idi. Kentin bir yerinde yangın çıkınca, tulumbacılar, tulumbalarını sırtlarına alır, bağıra bağıra koşarak yangın yerine giderlerdi.
          Ülkemizde ilk yangın söndürme örgütü 1914 yılında kuruldu. Yangın söndürme örgütüne İtfaiye, yangını söndüren görevlilere de İtfaiyeci denir.

          Eskiden kentin yüksek bir binasının tepesinde ya da yangın gözlemek için özel olarak yapılmış bir kulede gözcü bulunurdu. Herhangi bir yerde çıkan yangını gözcüler, tulumbacılara bildirir, tulumbacılar da tulumbayı sırtlar, sokaklarda bağıra bağıra yangın yerine gelirler ve yangını söndürürlerdi.

            Yangın söndürme görevi 25 Eylül 1923 tarihinde belediye hizmeti olarak kabul edildi. Bu yüzden;  25 Eylül tarihi, Yangından Korunma Haftası (İtfaiyecilik Haftası) olarak kabul edilmiştir. Bugün belediyelerde ve büyük endüstri kuruluşlarında itfaiye örgütü vardır.

            İtfaiyenin yangın söndürmede kullandığı araçlar şunlardır: İçi su dolu tankerler, (arazöz), köpük depolanan ve püskürten aygıtlar, üstünde birbiri içine giren, açıldığında çok yükseklere uzanan merdiven bulunan taşıt araçları, kazma, kürek, ip, çengel, hortum ve benzerleridir.

            Bilim ve tekniğin ilerlemesiyle motorlu araçlarda ve yapılarda itfaiye gelinceye dek kullanılan yangın söndürme tüpleri yapıldı. Yangın anında bu tüpleri kullanabilmemiz için, nasıl kullanıldığını ve nerede bulunduğunu bilmemiz gerekir.

Yangın çıkar çıkmaz komşularımıza haber verip onların yangına karşı önlem almasını sağlarız. Böylece komşularımız yangından zarar görmemiş olurlar. Yangının söndürülmesinde de bize yardımcı olurlar. Yangın çıktığında bu ilk girişimlerle birlikte, yangının çıktığı yeri, varsa itfaiye örgütüne bildirmemiz gerekir.


            Yanma olayının nedeni, havada bulunan oksijendir. Yangın çıkar çıkmaz yakınımızda yangın söndürme tüpü varsa onu kullanarak ateşin üstünü köpükle kapatmalıyız. Tüp yoksa ateşi kum, halı, kilim, battaniye vb. ile örtüp hava almasını önlemeliyiz. Biz bu önlemleri almakla ateşin hava ile olan ilişkisini kesmiş oluruz. Böylelikle hava içinde bulunan oksijen ateşle birleşemez. Yangın olayı da sona erer.
           
Yangının Başlıca Nedenleri :
·         Yanan soba kapağının açık bırakılması,
·         Sigaranın söndürülmeden atılması,
·         Gaz lambası veya mumun yanık bırakılması,
·         Çıplak elektrik tellerinin birbirine değmesi,
·         Orman ve korularda, piknik yerlerinde yakılan ateşin iyice söndürülmeden bırakılması,
·         Kibrit ve ateşle oynanması,
·         Yanıcı, patlayıcı maddelerin bulundukları yerde sigara içilmesi,
·         Evde kullanılan ocağın açık unutulması,
·         Ev tüplerinin bağlanması sırasında yapılan hatalı bağlamalar,
·         Yanan kibritin yere atılması… gibi nedenlerdir. (Bu kurallara yeterince uyulmadığından sadece 1995 yılı içinde 4790 hektar orman yanıp kül olmuştur.)

  "Yangın Tüpü Nasıl Kullanılır?"

Yangın dikkatsizlik sonucu ortaya çıkar. Çocukların ateş ve kibritle oynamaları, insanların ormanların içinde gelişigüzel ateş yakmaları büyük yangınlara sebep olur. Küçücük bir kıvılcımın başlattığı yangın bir mahalleyi yakar, kül eder. Orada yaşayanların ölmesi, yaralanması, evsiz kalması sonucunu doğurur. Ormanda çıkan yangın kısa sürede büyük orman alanlarını yok eder. Geriye verimsiz ve çorak topraklar kalır. İşyerlerinde, fabrikalarda, atölyelerde çıkan yangınlar binaların, makinelerin, tezgahların, fabrika depolarında bulunan malların yok olmasına ve çalışanların işsiz kalmasına neden olur.

Yangının meydana gelmesi ile evsiz, evlatsız, ormansız, ağaçsız, İşsiz, parasız ve malsız kalınır. Yangının sebebi biz isek ömür boyu vicdan azabı duyarız. Bütün bu zararları kendimize verdiğimiz gibi çevremize de vermiş oluruz. Çevrenin ağaçsız, çorak kalmasına, Oksijen deposu yeşilin yok olmasına neden oluruz.

            Dışarılarda başıboş yanan ateşi toprak, kum örterek, su dökerek söndürmeliyiz. Her binada yangına karşı tedbir almalıyız. Binalarda kum ve su kapları, yangın baltaları, kazma ve kürek bulundurmalıyız. Yangın çıkınca, durumu hemen itfaiyeye bildirmeli, itfaiye gelene kadar yangının büyümesini, yayılmasını engellemeliyiz.

Yangına karşı işyerleri, evler, eşyalar, ürünler sigorta ettirilmelidir. Bu durumda yangından zarar görenlerin zararları sigorta şirketlerince ödenir. 


            Yangınların çoğu dikkatsizlik sonucunda çıkmaktadır.

           Bu hafta içinde öğrendiklerimizi yaşam boyu uygulayalım. Kendisinden ve çevresinden sorumlu insanlar olarak daha tedbirli olalım. Lütfen biraz dikkat ! Önlem almada gecikmeyelim. Sonunda üzen ve üzülen olmayalım.  

ÜÇÜNCÜ KATTA ÇIKAN YANGIN


Odanın içinde bir yanık kokusu. Hemen anlar kadın. " Yusuf, kalk, kalk. Yanıyoruz." Hemen fırlar kadın. " Şamdan nerede, şamdan?" Mumu yakar. Oda kapısını açmasıyla kapaması bir olur. Dışarıdan içeriye öyle bir duman saldırır ki, gözlerinin içi yanan kadın " ayy" diye bağırır ve aksırmaya başlar. "Yanıyoruz. Alt kat da tutuştu. Kalkın çocuklar." Fakat nereye kaçacaklar ? Üçüncü kat. "Yusuf, Yusuf" Adam şaşkın. Sanki direk. Odanın ortasına saplanmış duruyor. "Zehra, baba, çocuklar."


Kadın bir daha kapıya koşuyor. Fakat gene açmasıyla kapaması bir oluyor. Bu sefer merdivende alev görüyor ve pencereye koşup avazı çıktığı kadar bağırıyor. Komşular uyanıyorlar. Sokakta bir gürültü kopuyor. Her pencereden bir çığlık, aşağıda komşular. "Cayır cayır yanacağız, imdat !.." diye bağırıyor kadın. Yalnız karşıki evde, üst kat pencerelerden ona seslenen Koltukçu İbrahim Efendi : "Eda Hanım diyor, sık dişini, şimdi itfaiye gelecek. Çarşaf tutarlar, atlarsınız. korkma, gelecek itfaiye." Kadın çılgına döner. Babuş ağlar, bağırır. Yusuf'la Zehra'da ses yok. İkisi de put. Eda Hanım bir kapıya, bir pencereye koşar. Sonra kocasının yanına yürür: "Yusuf. Sersem !.. Yaktın bizi. Kim bilir şamdanı nasıl tuttun ? Perde mi tutuştu. Ne oldu ? Yanıyoruz. Hep birden yanacağız şimdi, cayır cayır."


Yusuf, kalbi de var onun ; elini göğsüne götürüyor. Nefes alamıyormuş gibi bir hali var. Sokakta gürültü, telaş, kıyamet. Odanın içini korkunç bir sıcaklık kaplıyor. Duman doluyor içeriye. Şimdi tutuşacaklar. Artık gözlerini açamaz oluyorlar. Babuş'un sesi de kesiliyor. Boğuldu mu oğlan ? "Evladım, evladım." Eda Hanım gözlerinin içi yanarak, elinde şamdan, çocuğa doğru koşarken mum sönüyor. Zifiri karanlık. Alt kattan ve merdivenden çatırtılar geliyor. Tutuşan tahtaların çatırtısı. Eda Hanım bayılmak üzereyken itfaiyenin çanlarını duyuyor ve pencereye koşuyor. " Çabuk, a dostlar, çabuk, yanıyoruz, kül olacağız şimdi." Aşağıdan ona bağırıyorlar. Fakat ne söylediklerini anlamıyor. Eğilip bakıyor. Orta katın pencerelerinden alevler fışkırmakta. Gene haykırıyor, haykırıyor. Koltukçu İbrahim Efendi'nin sesi ona: "Korkma, çarşaf geriyoruz. Önce çocuklar, sonra siz." diyor. "Kim o ? Kimsin sen ?" " Biz itfaiye. Korkma hanım, önce çocuklar atlasın. Haydi çabuk."


Eda Hanım, yanıbaşına kadar gelen Babuş'u kapıyor, pencereden aşağı fırlatıyor. Gene aynı ses : "Tamam, kurtuldu o, şimdi öteki." Arkasından Zehra Hanım atlıyor. Sonra Eda Hanım, fakat çarşafın üstüne düşer düşmez bayılıyor.



Peyami SAFA

Yangından Korunma Haftası ile İlgili Şiirler
Yangından Korunma
Bir küçük kıvılcım
Alevleri hazırlar.
Dikkatsizlik sonunda
Çıkar bütün yangınlar,
Ateşte yemek kalmaz.

Elektrikle oynama!
Hep böyle yanlış işler.
Neden olur yangına.
Sönmeyen bir sigara,
Zarar verir ormana.
En büyük düşmanlıktır,
Bu güzelim vatana.

Yangın şakaya gelmez,
Dikkat edin çocuklar.
Bir kıvılcım yüzünden,
Yanabilir yuvalar.
              Hülya ÖZER
Yangın Haftası Şiiri
Yıkımların
En kötüsüdür yangın.
Her şeyi bir anda
Yakıp yok eder.

Bir anda
Evsiz, barksız,
Anasız, babsız
Bırakabilir çocukları.

Dalgınlığı bağışlamaz
Sönmemiş bir sigara.
Açık bırakılmış gaz lambası
Yeterlidir onun için.

Bir anda yakabilir
Kocaman ormanları.
             Yalvaç URAL

Bir Ev Yanıyordu
Bir ev yanıyordu,
Bu ev tahtadandı
Alev göğü sardı,
Yükselen dumanlardı.

Yanan yalnız tahta mı,
Yalnız kararan gök mü?
Anılar da gitti birlikte,
Ne adı kaldı, ne damı.

Orada doğan çocuklar vardı,
Orada söylenen türküler,
Anlatılan masallar yandı,
Orada geçen günler yandı.
             (Tomurcuk Dergisinden)
Yangından Korunma Haftası ile İlgili Sözler

  • Yangın doğal felakettir.
  • Yangını dikkat önler.
  • Tedbir almak, yangını söndürmek kadar önemlidir.


Benzer Yazılar



0 yorum:

Yorum Gönder