Sitemizi Facebook'ta Beğenmek İster misiniz?

14 Mart 2012 Çarşamba

Çanakkale'nin Son Kahramanları, 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü Piyes


Çanakkale Şehitleri
ÇANAKKALE'NİN SON KAHRAMANLARI

Oynayanlar
Komutan          - Astsubay Selami
Asker 1          - Onbaşı Veysel Saygılı 
Asker 2          - Murat Yıldırım
Asker 3          - Mehmet Demirel
Asker 4          - Ali Aslan
Asker 5          - Mustafa Özsoy
Sunucu           -
Görevli 1         -
Görevli 2         - Sadık Bey?
Gümrük Motroru Çarkcısı - Selim Yoludüz
Anne-Baba       -
Çocuk             -
Gazeteci Çocuk   -     
I.         PERDE

( Başta sunucu sahneye çıkar. Piyesin konusu hakkında bilgi verir.)

Sunucu- 1953 yılında, Dumlupınar adlı denizaltıyla Akdeniz’de yaptıkları tatbikattan dönerken Çanakkale Boğazı’ndan geçtikleri sırada İsveç Bandıralı "Naboland" adlı şilebin çarpmasıyla 81 denizci askerimiz şehit oldu. Onlar Çanakkale’nin son kahramanlarıdır. Hem onların hikayesi hem de Çanakkale’deki kahraman şehitlerimizin hikayesini anlatacağız. Oyunda geçen isimler gerçek tir. Denizaltı batmadan önceki son dakikaları göreceğiz, şimdi sessiz olalım, kahraman askerlerimiz Seyit Onbaşıların, 57. Alayların, Mustafa Kemallerin diyarı Çanakkale’den geçiyor.

(Perde açılır. Sahne denizaltıyı anımsatacak şekilde düzenlenmiştir. 6 asker sahnededir. Başlarında komutanları vardır.)

Komutan- Veysel Onbaşı!
Asker 1- Emredin komutanım!
Komutan- Denizaltının seyri hakkında bilgi ver.
Asker 1- (çevik bir şekilde) Durum normal komutanım. Normal seyrimizde ilerliyoruz. Şu an denizin 47 metre altındayız. Yalnız deniz yüzeyi sisli, görüş mesafesi çok az. Denizaltımız Dumlupınar ile birazdan Çanakkale Boğazı’na gireceğiz.
Komutan- Tamam asker. (komutan uzaklara bakar) Demek 250 bin askerimizin kahramanca şehit olduğu Çanakkale’den geçiyoruz. Dedelerimizden, babalarımızdan hep gururlanarak hikayelerini dinlediğimiz o eşsiz kahramanların sahneye çıktığı yerden geçiyoruz. (askerlere döner) Birazdan yedi düvele canla başla karşı koyduğuz Çanakkale’den geçeceğiz arkadaşlar.
Asker 1- (Heyecanlı) Komutanım, komutanım Çanakkale Boğazı’na girdik. Solumuzda Gelibolu yarım adası, sağımızda Kumkale var.
Komutan- Tamam asker. Arkadaşlar dikkatli olun boğazı sis kaplamış.
Askerler- (hep bir ağızdan) Emredersiniz komutanım.
Asker 4- Komutanım Çanakkale Savaşları burada mı olmuş?
Komutan- Evet. Bu boğazda ve bu topraklarda olmuş. Dünyanın her tarafından sayısız millet Çanakkale’yi işgal etmek için gelmiş. Ne diyor Mehmet Akif:

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hangi tauna da zuldür bu rezil istila...

Asker 2- Komutanım şimdi 1953’teyiz, Çanakkale Savaşı olalı yaklaşık 38 yıl olmuş. O zamanda şimdiki gibi güçlü bir ordumuz varmıymış?
Komutan- Ne yazık ki o zaman elimizdeki ne silah ne de mermi yeterliymiş; ama Mehmetçiğin vatan aşkı sayesinde o dönemin süper güçlerini yenmişiz.
Asker 3- İngilizlerin zırlı gemileri boğazı geçmek istemiş.
Komutan- Mehmetçik azmetmiş de o çelikten zırhlıları bu boğazdan geçirmemiş.
Asker 1- Şimdi biz denizaltımızla bu boğazdan özgürce geçiyorsak Çanakkale şehitlerinin sayesinde geçiyoruz.
Asker 2- Ne güzel söyledi Veysel Onbaşı. Hay yaşa!
Asker 3-

Övün ey Çanakkale, cihan durdukça övün!
Ömründe göstermedin bin düşmana bir gün.
Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin birden üşüştüğü yersin!

Komutan- Bu topraklar Çanakkale Savaşı’nda nice kahramanlar doğurdu. Ezineli Yahya Çavuşlar….
Asker 2- Seyit Onbaşılar…
Asker 5- 57. Alaylar…
Komutan- Mustafa Kemaller…
Asker 4- Şimdi binlerce isimsiz kahraman Conkbayırı’da, Arıburnu’nda, Kanlısırt’ta yatıyor.
Asker 1- Komutanım şimdi boğazın en dar yeri Kilitbahir’den geçiyoruz.
Komutan- Evet arkadaşlar burası Seyit Onbaşı’nın tarih yazdığı yerdir. O kahraman asker burada İngilizlerin batmaz denilen zıhlısı “Ocean”ı batırmıştır. Şimdi o zırhlı boğazın derin sularında yatıyor.
Asker 3- Komutanım o zırhlılar hala bu derinliklerde mi? (merakla)
Komutan- Evet.
Asker 3- Peki onları görebilir miyiz?
Komutan- Şu anki derinliğimiz uygun o batan zırhlıları belki görebiliriz.
Asker 4- Hadi arkadaşlar iyice bakalım belki görürüz. (heyecanla)
Asker 2- Tarihin yazıldığı Çanakkale’de boğazın bu derinliklerini belki de hiç kimse görmemiştir.
Asker 5- Evet!
Asker 4- Görebiliyor musunuz? (sesini kısarak)
Asker 3- Yok, göremeyiz herhalde denizin dibinde görüş mesafesi fazla değil.
Asker 2- Gördüm! (coşkuyla)
Komutan- Hani!
Asker 2- Gördüm, işte işte! Bak!
Komutan- Evet evet! Kocaman bir zırhlı bu.
Asker 5- Çanakkale’nin yiğit askerleri bu koca zırhlıları nasıl batırmış! (Sesinin kısarak)
Asker 1- Bir tane de burada var bakın! (coşkulu)
Asker 3- Bir tanede burada! Denizin altı gemi kaynıyor! (coşkulu)
Asker 2- O, dünyanın her tarafından toplanıp getirilmiş Hintlisi, Yeni Zenlendalısı, Avustralyalısı,  boşuna yenilgiyi kabullenip çekip gitmemiş.
Asker 4- (Durgunlaşırlar, asker şapkasını yavaşça eline alır, boşluğa bakar, sesizce, düşünceli) Aman Allah’ım bu ne büyük asker, nasıl savaşmışta bu zırhlıları batırmış. Hem de elindeki o imkansızlıklarla…  
Asker 3- -Ne kahraman soyumuz var. Vay be!
Asker 5- Peki Seyit Onbaşı’nın batırdığı gemi hangisi?
Komutan- Buralarda bir yerdedir?
Asker 1- Komutanım adı neydi o zırhlının?
Komutan- Ocean zırhlısı.
Asker 4- Şurada bir tane daha var. O mu acaba? Yanından geçiyoruz bakın.
Asker 2- Bakın üzerinde bir yazı var. (Heyecanlı) Ney o? (düşünerek) Okuyamıyorum.
Asker 4- Ocean (heceleyerek) O zırhlı. O zırhlı! (coşkulu) Okudum.
Asker 2- Hani?
Asker 4- İşte! Ocean zırhlısı. (heceleyerek)
Asker 1- Boğazın soğuk sularında nasıl da yatıyor.
Komutan- Evet doğru söylüyorsun asker bu gemi Seyit Onbaşı’nın batırdığı zırhlı.
Asker 1- Hey Koca Seyit hey! (coşkulu) Bu ne yiğitliktir.
    
     Hepsi donar. (şiirsel bir hava yaratırlar.)
Asker 3-
Namus dedi Koca Seyit,
Yanakları al al oldu!
Asker 2-
Daldı gitti uzaklara,
Kirpikleri nemle doldu!
Asker 1-
Güllem dedi Koca Seyit,
Topu yorgun soluyordu.
Asker 5-
Kudurmuş gibi düşmanlar,
Boğaz zırhlı doluyordu!
Asker 4-
Kaldırdı 276 kiloluk mermiyi,
Çatırdadı omuzu, kemiği…
Komutan-
Vatan borcu bu kaçmak olur mu?
Yolladı gülleyi Mehmetçik durur mu?
Hep beraber-
Vurdum dedi Koca Seyit
Lahavle’yi çektim vurdum!
Yenildi kaçıyor düşman.
Kurtuldu benim öz YURDUM…

(başlar öne eğilir, donulur, perde kapanır)


II.       PERDE

Asker 1          - Komutanım hala Çanakkale Boğazı’ndayız. Şimdi denizin yüzeyine çıkıyoruz.
Komutan          - Acele etmeyin.
Asker 1          - Emredersiniz komutanım!
Asker 2          - Denizin yüzeyi sisli. Görüş mesafesi yaklaşık 10 metre.
Komutan          - Dikkatli olun. Boğazdan geçen gemiler var.
Asker 1          - Şu an deniz yüzeyindeyiz ve ilerliyoruz.
Komutan          - Tamam asker, İstanbul’a kaç saatimiz kaldı.
Asker 1          - Yaklaşık 9 saat komutanım. (düşünür gibi yaparak)
Komutan          - Anlaşıldı.
Asker 3          - Ali, daha önce Çanakkale’deki Şehitlikleri gezmiş miydin?
Asker 4          - Yok be Mehmet, ne gezer!
Asker 3          - Aslında herkesin gezip görmesi lazım, kahraman atalarımızın yattığı yerleri.
Asker 4          - Öyle, çok haklısın.
Asker 1          - Çok sis var. Bir şey gözükmüyor. (gözünü kısarak.) Gemi, gemi, gemi geliyor. Aman Allah’ım tam karşımızda bir gemi!
Asker 2          - Bize çarpacak!
Komutan          - Hemen dümeni çevir! Hemen dümeni çevir!
Asker 2          - Yapamıyorum. Dönmüyor. Çarpıyoruz!….

(çarpma gürültüsü duyulur, askerler yere yatarlar, duman çıkar. İniltiler olur. Bir süre sonra teker teker kalkarlar. Birbirlerine yardım ederler.)

Komutan          - Ne oldu bir şeyiniz var mı? (diğer askerlere sorar.)
Asker 4          - Yok komutanım.
Komutan          - Asker, hemen denizaltının diğer bölümlerine git, kurtulan askerleri, sayısını ve geminin durumunu araştır.
Asker 5          - Emredersiniz komutanım!
Komutan          - Büyük bir gemiye çarptık arkadaşlar. Çok fazla gürültü çıktı. Sanırım denizaltıda büyük hasar var.
Asker 3          - Murat, bir şeyin var mı?
Asker 2          - Yok, biraz omuzum yanıyor. Neydi o ses öyle, neye çarptık biz?
Asker 3          - Herhalde bir şilepti.
Asker 5          - (nefes nefese) Komutanım, denizaltının büyük bir bölümü hasar görmüş. Sadece bu bölüm ve yan taraf sağlam. Çarpmanın şiddeti ile dibe batmışız. Yan taraftaki bölümlerde 16 asker var. Bizimle beraber 22 asker ediyor. (üzüntülü) Komutanım, kaza anında geri kalan 59 askerimiz şehit olmuş.
Komutan          - Çok acı, Allah rahmet eylesin. (etrafına bakar) Görülüyor ki bu çok büyük bir kaza arkadaşlar.
Asker 3          - Denizaltı su sızdırıyor. (etrafına bakınır)
Komutan          - Hemen kurtulma yollarına bakacağız. Kaza Çanakkale Boğazı’nın iki yakasından da duyulmuştur. Bize yardıma geleceklerdir. Hemen telsizle iletişim kurmaya çalışın.
Asker 2          - Emredersiniz komutanım! (telsizin başına gider uğraşır) Dikkat, dikkat. Burası Dumlupınar Denizaltısı, sisimizi duyuyor musunuz? (baskılı) Sesimizi duyuyor musunuz? Dumlupınar Denizaltısı’ndan konuşuyorum. Sesimi duyuyor musunuz? Komutanım telsiz tam çalışmıyor, iletişim kuramıyorum. Çarpmanın şiddetiyle bozulmuş. Sesimiz karşı tarafa gitmiyor.
Komutan       - Muhabere şamandıramız ne durumda bir de onu denelim.
Asker 1        - Hemen bakıyorum komutanım.
Komutan       - Büyük ihtimalle muhabere şamandırası ile iletişim kurabiliriz.
Asker 1        - Şamandıra yüzeye ulaştı.
Asker 5        - Komutanım şimdi ne yapacağız?
Komutan        - Hemen yardımımıza geleceklerdir. (boşluğa bakarak konuşur, donar.) Şimdi bize ulaşmalarını bekleyeceğiz arkadaşlar.

(Perde kısa süreli kapanır, tekrar açılır, oyuncuların yeri değişmiştir)

III.      PERDE

Asker 1        - Alo, alo! Sesimizi duyan yok mu? (ses duyulur) Komutanım bir ses var galiba.
Komutan        - Ver bakıyım. Alo, alo! Sesimizi duyan var mı? Ben Astsubay Selami. Dumlupınar Denizaltısı’ndan sesleniyorum.
Gümrük Motoru Çarkçısı – Alo! Orada mısınız? Dumlupınar Denizaltı’sı, alo! Sesimi duyuyor musunuz?
Komutan        - Evet, duyuyoruz. Buradayız. Ben denizaltının komutanı Astsubay Selami! Siz kimsiniz?
Gümrük Motoru Çarkçısı – Ben, gümrük motoru gemisinin çarkçısı Selim Yoludüz. Kazayı duyduk, sizi kurtarmaya çalışıyoruz. Durumunuz nedir?
Komutan        - Çok sayıda askerimiz şehit oldu. Burada benimle birlikte 22 kişilik mürettebatız.
Gümrük Motoru Çarkçısı – Şu anda Nara Burnu açıklarındasınız,  tahminen 90 metre derinliktesiniz.
Komutan        - Denizaltımız 15 derece sancak yönünde yatık durumda bekliyor.
Gümrük Motoru Çarkçısı - Tamam, gemimiz hemen gerekli yerlere haber verdi, sizi kurtarmak için Kurtaran adlı denizaltı yola çıktı. Endişelenmeyin.
Komutan        - Endişelenmiyoruz. Bizi kurtaracağınızdan eminiz. Vatan görevi için denizaltıda bulunuyoruz.
Gümrük Motoru Çarkçısı - İşte gerçek bir Türk askeri…
Komutan        - Nasıl ki Çanakkale Savaşı’nda atalarımız kalbinde en ufak bir korku duymadan ölüme atladıysa biz de şimdi o cesaretteyiz. Bu denizaltıda bulunmak bizim için bir onurdur.
Gümrük Motroru Çarkcısı - Oksijeninizi fazla harcamayın. Yüksek sesle konuşmayın, fazla zamanımız yok. Şimdilik kapatıyorum.
Komutan        - Tamam sizi bekliyoruz… (askerlere döner) Arkadaşlar, cesaretinizi, kahramanlığınızı gözlerinizde görüyorum. Hepiniz birer Seyit Onbaşı, birer Ezineli Yahya Çavuş gibi bakıyorsunuz. Size de bu yakışır. (sesini kısar) Şimdi oksijenin bitmemesi için yüksek sesle konuşmayalım.

(donarlar, boşluğa bakarlar, perde kapanır, daha sonra perde kapalıyken iki kişi perdenin önünde karşılıklı konuşur)

Görevli 1      - Son durum nedir Sadık Bey?
Görevli 2      - Efendim bildiğiniz gibi Kurtaran Denizaltısı çalışıyor. Fakat akıntı boğazın bu yerinde çok kuvvetli. Denizin dibinde üç yönlü bir akıntı var.
Görevli 1      - Zamanımız hızla daralıyor.
Görevli 2      - Denizaltı batalı tam 53 saat geçti.
Görevli 1      - (yere bakarak, üzüntülü) Gece gündüz çalışmamız da yavaş yavaş boşa çıkıyor.
Görevli 2      - 90 metre derindeler. Denizaltı suyun dibinde yatık olarak duruyor bu yüzden kurtarma çanı kaportaya tutturulamıyor.
Görevli 1      - Başka yol yok mu?
Görevli 2      - Ne yazık ki yapılacak her şeyi yaptık. Bütün yöntemleri denedik. Şu an yaşadığımız dünyanın teknolojisi buna izin vermiyor.
Görevli 1      - Oksijenleri tükenmek üzere. Telefondaki sesleri nasıl da mağrur ve gururluymuş. (bakışları donar) Onlar Çanakkale’nin Son Kahramanları...
Görevli 2      - Efendim son kez bir bağlantı kurmalıyız. Muhabere şamandırası kopmak üzere.
Görevli 1      - Kötü haberi onlara vermek çok zor ama deneyeceğim. Hemen gidip konuşalım.




IV.       PERDE
 (Sahnenin kıyısında elinde sazla bir çocuk, diğer kıyısında anne-baba oturur. Onlar rolleri başlayana kadar kafaları önde kımıldamadan bekler.)

Görevli 1      - Alo, alo Selami Astsubay sesimi duyuyor musunuz?
Komutan       - Alo, evet duyuyoruz.
Görevli 1      - Durumunuz nedir?
Komutan       - Oksijenimiz kalmadı nefes almakta zorlanıyoruz.
Görevli 1      - Çok çalışıyoruz ama bir türlü olmuyor. Size boşa umut vermek istemiyoruz. Sizler bizim kahramanlarımızsınız.
Komutan       -(düşünceli) Anladım.
Görevli 1      - Yüksek sesle konuşabilirsiniz.
Komutan       - (biraz durur) Tamam, anladım.
Asker 1       - (askerler birbirine bakar) Oksijeni harcayabilirsiniz diyor.
Görevli 1      - Bağlantı kopmak üzere, söyleyeceğiniz bir şey var mıydı?
Komutan       - (biraz durur, bakışları kararlı) Ailelerimize selam söylüyoruz. (sert ve yüksek sesle) “Vatan sağolsun”…
Görevli 1      - Ölüme bu kadar yakınken bile vatan sağolsun diyebilen tek asker Türk askeridir. Vatan size minnettardır.
Komutan       - (askerlere döner) Arkadaşlar yüksek sesle konuşabilirsiniz dendi, bunun anlamını biliyorsunuz değil mi?
Askerler       - (yüksek sesle) Biliyoruz komutanım.
Komutan       - 253 bin Çanakkale şehidinin yanına gidiyoruz.
Askerler       - (hep bir ağızdan) Vatan sağolsun.
                          (öğrenci sazla Çanakkale Türküsü’nü çalmaya başlar)
Asker 4       - (dinler gibi yaparak) Komutanım sanki Çanakkale Türküsü’nü duyar gibiyim, kulağıma öyle geliyor.
Asker 3       - Oğlum çok güzel çalardı, ben de söylerdim.
Komutan       - O halde arkadaşlar biz de söyleyelim.
Asker 5       - Nasıl atalarımız Çanakkale’de siperlerde söylemiş bu türküyü.
Komutan       - Hadi bakalım…

(Çanakkale Türküsü’nü söylerler. Türküden sonra hepsi yere düşer, Aşık Veysel’in türküsü fondan verilir. )
Gazeteci Çocuk – (Aşık Veysel’in türküsü fonda akarken sahneye girer) Yazıyor, yazıyor Çanakkale’nin Son Kahramanları’nı yazıyor! Nasıl son nefeslerinde “vatan sağolsun” dediklerini yazıyor!
Anne-Baba    - (anne) Mehmetçiğim Çanakkale’de şehit oldu. Son sözü “vatan sağolsun” muş. ( baba) Ben Çanakkale’de Mustafa Kemal’le birlikte savaştım. Bir kolumu kaybettim, şehit olamadım ama Mehmetim şehit oldu. Yaşa Mehmetçiğim! (şiiri okur)

Şehit oğlum kefenine büründü,
253 bin yiğit gözlerine göründü,
18 Mart günü Çanakkale düğündü,
“Vatan sağolsun” deyip kükredi oğul…
(Perde Kapanır)

SON



Benzer Yazılar



0 yorum:

Yorum Gönder