Sitemizi Facebook'ta Beğenmek İster misiniz?

10 Mart 2012 Cumartesi

Son Yolculuğunda Mehmet Akif Ersoy 12 Mart Pano Yazıları


SON YOLCULUĞUNDA MEHMET AKİF

11 yıllık vatan hasreti sona ermişti.
Mısır’da Üniversite Öğretim Üyesiydi.
Vatanına hasta ve yorgun dönmüştü.
Her fani gibi o da uzun bir yolculuğa hazırlanıyordu. Ve Mevlanın takdiri ilahisiyle ruhunu teslim ediyordu.
Dostları son yolculuğunu şöyle anlatırlar;
“Cenaze, tıpkı kendisi gibi içten bir merasime sahne oldu.
Hava soğuktu şiddetli bir poyraz esiyordu.
Kar yağmıştı, her yer bembeyazdı. Naaşı örtüsüz üstü açık bir tabutla Beyazıt Cami’nin bahçesine getirildi. Caminin bahçesinde bekleyen öğrenciler tabutu görünce, hüngür hüngür ağlamaya başladı. Öğrencilerin bir kısmı etrafa dağıldı. Çok geçmeden bayraklarla dönüp tabutu sardılar.
Çıplak bir tahta olarak gelen tabut, Musalla taşında al sancaklarla Kabe Örtüsüyle donatıldı.
Akif’in dostları, şairler, edipler, yazarlar, Üniversite talebeleri ve hocalar vardı.
Kuruluşunda canla başla çalıştığı devletin hiçbir temsilcisi cenazede nedense yoktu!
Gençler, Akif’in cenaze arabasına konulmasına razı olmadı. Hatta omuzlarına bile koymayıp, Edirnekapı Şehitliğine kadar ellerinin üzerinde taşıdılar.
Herkes ağlıyordu, konuşmalar yapılıyordu. Konuşmaların sonuncusu şu müthiş cümlelerle tamamlandı…

“Ey Çanakkale Şehitleri, sizi terennüm eden Akif misafirinizdir, ona iyi bakınız.
Ey Akif, isyandan korkma! İstiklal Marşı söylendikçe unutulmazsın…"

Ey Akif’im bir şiirinde şöyle söylüyordun:

“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyulayı da er geç silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir…”
Ey Akif’im, bugün sen ve senin gibiler içimizdedir, yüreğimizdedir.
Gönlün rahat olsun ki, bu gençlik izindedir…


Benzer Yazılar



0 yorum:

Yorum Gönder