Sitemizi Facebook'ta Beğenmek İster misiniz?

13 Ekim 2014 Pazartesi

Babaannem ve Ihlamur Ağacı, 4. Sınıf Türkçe Çalışma Kitabı, Dinleme Metni, 5N1K Etkinliği


Bir konağın arka bahçesinde iki ıhlamur ağacı yaşardı. Birinin adı Küçük Gümüş diğeri de Büyük Gümüş’tü. Onlara Gümüş adı verilmesinin nedeni, bilimsel adlarının gümüşi ıhlamur olmasıydı. Kış ay­larında yapraklarını döken bu iki ağacın yaz ayla­rında dalları sarımsı beyaz çiçeklerle dolardı. Kalp biçimindeki yaprakların alt yüzü gümüşümsü beyaz, yıldız biçimi tüylerle kaplıydı. Evdeki çocuklar, ço­cukların babaları, bu iki ağacın çiçeklerinden yapılan çayları içmeye bayılırlardı. Büyük Gümüş, onlar bu bahçeye gelmeden çok önceleri orada yaşıyordu. Küçük Gümüş’ü evin babaannesinin babası oraya dikmişti. Zaten hem çocukları hem de babalarını bu nefis çayı içmeye, babaanneleri alıştırmıştı.

Babaanne, açtığında mis gibi kokusunu çevreye yayan ıhlamur ağaçlarının çiçeklerini toplayıp kuru­tur, sonra da çocuklarına ıhlamur çayı demlerdi. Ih­lamur ağacının çiçeklerinden yaptığı bu nefis çayın idrar artırıcı, terletici, uyutucu etkileri olduğunu bi­lirdi. Çocuklarını öksürük ve soğuk algınlığına karşı da ıhlamur çayıyla korurdu. Bazen ıhlamur çayının içine bir miktar portakal çiçeği eklerdi. Çayı böyle demlediğinde, mutfak mis gibi ıhlamur ve portakal çiçeği kokardı. Bu nefis çayın içine bir kaşık bal ka­rıştırdığı da olurdu. Çocuklar, bu ballı çayı da çok severek içerlerdi.

Yemekten sonraları içilen ıhlamuru, genellikle içi­ne biraz kuru nane ekleyerek demler ve bu nefis lez­zetin tadına ailedeki herkes bakardı. Babaanneleri, ıhlamuru böyle demlediğinde ağrı kesici etkisini, na­nenin sindirimi kolaylaştırıcı özelliğiyle birleştirdiğini biliyordu. Bu çay, akşam yemeklerinden sonra içile­bilecek en iyi çaylardan biriydi. Onlar çaylarını içer­ken babaanneleri de bu iki ıhlamur ağacının akraba­ları hakkında bildiklerini onlara anlatırdı. Çocuklar, bir zamanlar ormanca zengin olan ülkelerde ıhlamur ağacı kabuklarından yapılmış tabakalar üzerine yazı yazıldığını, yani bunların kâğıt yerine kullanıldığını öğrendiklerinde çok şaşırmışlar; o günden sonra Gümüşlere “Bilgin” lakabını takmışlardı.

Babaanne çok güzel ut çalardı. Bazı akşamlar, ailenin tüm bireyleri bir araya toplanır, babaannenin uduyla çaldığı klasik Türk müziğini dinlerlerdi. İşte böyle bir günde, babaannelerinden udun “burguluk” denilen parçasının da ıhlamur ağacından yapıldığını öğrendiler. Ihlamur gibi yumuşak dokulu, kolay işle­nebilir ağaçlardan değişik sazlar yapıldığını da. Eski kanunların alt kısımları da ıhlamur ağacından yapılır­mış. O, son derece güzel, yumuşak ve yuvarlak ses­leri bugünkü kanunlarımızda duyamamamızın nedeni ise ıhlamur ağacı yerine, başka malzeme kullanılma­sıymış. Çocuklar o günden sonra da babaannelerinin çaldığı udu dinlerken ıhlamur içmeyi hiç ihmal etme­diler.

Bir yaz günü konağa akrabalar geldi. Hava gün­lük güneşlikti. O sırada çocuklar için salıncak kuralım dendi. 

Misafirlerden biri koşarak arabasına gidip ucun­da halka olan kocaman bir vida ve ip getirdi. Sonra da bu vidaları önce Büyük Gümüş’ün kalın gövde­sine batırıp çevire çevire iyice içeri soktu. Büyük Gümüş’ün gövdesi çok kötü yaralandı. Aynı işlem Küçük Gümüş’e de uygulandı. Onun da gövdesin­de vidanın neden olduğu kocaman bir delik açıldı. Sonra halkalara ip bağlandı; iplere kilim dolanarak salıncak kuruldu. Her sallanışta Gümüşlerin içine gi­ren vida da sallanıyor açılan yara genişliyordu.

Babaanne mutfakta konuklarına ıhlamur çayı demlemekle meşguldü. Çaylarla birlikte bahçeye geldiğinde, ıhlamur ağaçlarının ona kurtar bizi de­diğini sanki duydu. Hemen çayları bir kenara bıraktı ve çocukları kurulan salıncaktan indirdi. Sonra da vidaları Gümüşlerden çıkardı. Gövdelerine açılan yarayı tedavi etmek için yerden biraz toprak aldı, bunu suyla karıştırdı, bu çamuru vidanın açtığı ya­ralara sürdü. Sonra konuklarına dönerek, “Bu ağaç­lar da bizler gibi canlı. Onlara zarar verecek şeyler yapmak hiç doğru değil.” dedi. Hatalarını anlayan konuklar Büyük ve Küçük Gümüşlere özür dileyen gözlerle baktılar. O sırada hafif bir rüzgâr çevreye mis gibi ıhlamur çiçeği kokusu yaydı. Bu koku, dile­nen özrün kabulüydü sanki.

Gülgün AKBABA
Bilim Çocuk


Benzer Yazılar



2 yorum:

  1. çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Bize öğretmen bize okumadı bize internetten okuyup etkinliklerini yapın dedi bende burdan baktım.ben zaten tüm dinleme metinlerini buradan bakıyorum hiç başka siteden bakmıyorum

    YanıtlaSil